İsminize en uygun ismi bulmak ister misiniz?
Harbiye isminin anlamı: Savaşla ilgili. Harbiye ismi Arapça kökenli bir Kız ismidir.
Harbiye İsminin Anlamı Nedir? Harbiye İsminin AnaliziAyniye: Gözle ilgili olan.
Sulhiye: Barışa özgü, barışla ilgili, barış.
Şevkiye: Şevkli, neşeli, istekli.
Seniye: Yüksek, yüce.
Aliye: Yüce, yüksek
Safiye: Katıksız, katışıksız saf
Namiye: 1. Yetişen, büyüyen, artan. 2. Güç kazanma.
Muradiye: İstekli, dileği olan, arzulu kadın. Amacı olan kadın.
Kafiye: Tâbi olan şey. Her şeyin son tarafı. Şiirde mısra sonlarında bulunan sözcüklerin son heceleri arasındaki ses benzerliği, uyak. Halk edebiyatında ayak.
Merziye: Hoşa giden, beğenilen. - bk. Marziye
Türkiye: Türkiye Cumhuriyeti’nin yer aldığı ülke.
Kudsiye: Kutsal.
Zatiye: Kendiyle ilgili, kendine ait, özel.
Hare: Cam, göz vb.nde dalgalanır gibi görünen parlak çizgiler, meneviş.
Rahmiye: Acıyan, merhamet eden.
Badiye: 1. Çöl, sahra 2. Kır, ova
Arziye: Toprakla ilgili, topraktan yetişen.
Zülfiye: Sevgilinin zülfü, saçı. - bk. Zülfüye
Şaziye: Özellikleri kimseye benzemeyen
Nuriye: Işıklı, ışıktan gelme
Sadriye: 1. Göğüsle ilgili, göğse ait. 2. Çocuğun anasıyla olan bağı.
Resmiye: 1. Devlet tarafından veya devlet adına olan. 2. Alayla, törenle olan. 3. Ciddi.
Fikriye: Düşünce ile fikir ile ilgili
Vechiye: Yüze ait, yüzle ilgili.
Hayriye: Hayırla, iyilikle ilgili
Necmiye: Yıldızlarla ilgili, yıldızlara ait
Seyfiye: 1. Kılıçla ilgili, askerliğe ait. 2. Kılıç biçiminde. 3. Asker zümresi.
Fevziye: Kurtuluş, zafer ve üstünlükle ilgili olan.
Zekiye: Anlayışlı, kavrayışlı, zekâ sahibi.
Edviye: İlaçlar, devâlar. Mezopotamya ve İran mutfağında kullanılan bir baharat karışımıdır.
Behiye: Güzel ve alımlı kadın
Mihriye: Güneşle ilgili.
Lemiye: Parlayan, ışıldayan.
Remziye: İşaretle, simgeyle ilgili, simgeli, simgesel.
Veliye: Ermiş kadın.
Maviye: Billur taşı. Mavi renkten olan, mavi renge ait.
Sırriye: Sır saklamasını bilen kimse.
Hulkiye: 1. Yaradılışla ilgili. 2. İyi yaradılışlı, iyi ahlaklı.
Zühtiye: Her türlü zevke karşı koyarak kendini ibadete veren.
Ümmiye: Okur yazar olmayan kadın
Cudiye: Cömert, eli açık.
Gülşadiye: Mutlu, seviçli güzel.
Raziye: Kabul eden, rıza gösteren, boyun eğen
Dürriye: İnci gibi parlayan
Cevriye: 1. Haksızlık. 2. Eza, cefa, eziyet, gadir, zulüm, sitem.Eziyet, sıkıntıyla ilgili olan.
Takiye: Günahtan, haramdan kaçınan, dinine bağlı kimse.
Tahliye: Boşaltmak. Boş bırakmak. Serbest bırakmak. Tathir etmek. Temizlemek.
Ruziye: Gündüze ait, gündüzle ilgili.
Basriye: Görme ile ilgili olan.
Kutbiye: Kutupla ilgili, kutba ilişkin.
Sudiye: Yararlı, faydalı, kazançlı.
Berkiye: Şimşek gibi, parlak.
Avniye: 1. Yeniçeriler tarafından ve daha sonra Sultan Mecid ve Sultan Aziz zamanlarında giyilen bir çeşit yağmurluk. 2. Yardım etmiş. Yardımla ilgili.
Nasiye: Unutan, unutmuş olan.
Samiye: Yüksek, yüce.
Ganiye: 1. Zengin, varlıklı. 2. Çok hoş. 3. Kadın şarkıcı.
Harika: Eşyanın tabiatı dışında, doğa üstü, garip şey, olağanüstü
Bahriye: Donanma ve denizle ilgili
Ferdiye: 1. Tek olan, tek şey. 2. Fertle ilgili, bireysel.
Radiye: Rıza gösteren, kabul eden, boyun eğen.
Asliye: 1. Seçkin, özel. 2. Esas, temel.
Harmonia: ares kızı
Hüsniye: Güzellikle ilgili, güzelliğe ait
İrfaniye: İrfanla, bilgi ve kültürle ilgili.
Savniye: Koruma, gözetme ile ilgili.
Marziye: Hoşa giden, beğenilen.
Nafiye: Yok eden, ortadan kaldıran, süren.
Taliye: 1. Sonradan gelen, bir şeyin arkası sıra giden. 2. Kur’an okuyan.
Beriye: Salim, kurtulmuş, aklanmış, arı, temiz.
Dahiye: Hârikulâde zekâ ve yetenek sahibi. Büyük iş ve hâdise.
Ünsiye: 1. Alışmış, sokulgan. 2. Arkadaş, dost.
Emriye: Emirle, buyrukla ilgili.
Rahiye: Bal arısı.
Mariye: Şen’un adında birinin kızı olup hicretin 7. yılında kızkardeşi Şirin ile birlikte, Mukavkıs tarafından Hz. Muhammed’e (s.a.s) hediye edilen kıbti bir cariye. Hz. Peygamberin hanımlarından küçük yaşta ölen oğlu İbrahim’in annesi.
Sabriye: Sabırlı, sabırla ilgili
Nabiye: Haberci, haber veren.
Bedriye: Ayın ondürdüncü geceki haliyle ilgili
Kadriye: Değerle ilgili / İtibar, onur
Hadiye: Hidayete erdiren, doğru yolu gösteren, kılavuz, rehber. Önde giden. Kuran’da geçmektedir ( Araf 186, Furkan 31)
Terbiye: Eğitim, Görgü
Adeviye: 1. İyilik, yardımseverlik. 2. Ünlü hanım mutasav-vıfe.İyilikseverlik, yardımseverlik.
Vasfiye: Nitelikli.
Ümniye: 1. Umut. 2. İstek, arzu. 3. Niyet.
Semiye: Aynı adı taşıyan, adları aynı olan, adaş.
Huriye: 1. Coşkunluk hallerinde hurilerle buluştuklarına inanan bir tarikat. 2. Cennet kızı. 3. Sevgili. 4. Çok güzel kadın. Sözlük Anlamı: Meşin sırt çantası, dağarcık.
Atiye: 1. Bağış, bahşiş, ihsan. Hediye. 2. Gelecek, istikbal.
Rasiye: Büyük dağ.
Saniye: Dakikanın 60’ta biri süresinde zaman birimi
Ermiye: Dolu yağdıran kasırga bulutları.
Hükmiye: Hükümle ilgili, hükme ait, bir karara dayanan.
Sevdiye: Türkçe "sevdi" sözüne yanlış olarak Arapça dişillik eki getirilerek elde edilen bir ad.
Hamiye: 1. Himaye eden, koruyan, koruyucu. 2. Kayıran, kayıncı.
Nakiye: 1. Temiz, pak. 2. Çok ince, çok güzel, zarif.
Yümniye: Uğurlu, kutlu.
Lamiye: Parıldayan, parlak, parıltılı.
Refiye: Yüksek, yüce. - bk. Refia
Şadiye: Sevinç, neşe, mutluluk
Nebiye: Haberci, haber veren, elçi.
Şehriye: 1. Şehirli, kentli. 2. Kibar, ince, nazik.
Şükriye: Görülen iyiliğe karşı şükretmek , hoşnut olmak
Harb:
Harbonah: onun çöküşünü, kılıcını
Hareph: kış sitem
Harput: Güneşli lotus
Haran: dağlık ülke
Haris: Süngü demiri. Soğuk olan şey. Muhafız. Bekçi. Gözcü. Himaye eden. Bekleyen. Son derece hırslı olan.
Harhas: güven öfke ısı
Sariye: Hz. Ömer’in İran’daki komutanı.Sariye(R.A)
Harim: , yok tanrıya adanmış
Harel: Tanrı Dağı
Haruz: Dikkat
Haroun-Al-Rachid: Dik
Harrell: Tanrı Dağı
Harun: Akseden, parlayan. Hz. Musa (a.s)’ın Peygamber olan küçük kardeşinin adı. Köken: İbr. Söyleyiş: (ha:run) Cinsiyet: Erkek 1. Parlayan.2. Hz. Musa’nın küçük kardeşinin adı. Bir tutam ot. Özellikle atlarda görülen, bulaşıcı bir çeşit hastalık, sakağı. sıf. (Ar. ḥurūnet “hayvanın inat edip ileri gitmemesi”nden ḥarūn) 1. İlerleyeceği yerde huysuzluk edip geri geri giden (at) [Halk ağzında harın kullanılmaktadır]: Zabta kim kādir idi esb-i harûn-ı feleği / Olmasa kabza-i destinde inân-ı devlet (Sâmi). Ashâb-ı kiram haydi dediler, kalkmadı, harun hayvan gibi inat edip durdu (Cevdet Paşa). 2. mec. İnatçı (kimse).